Kisisel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kisisel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Kasım 2016 Perşembe

Yazılımcı olmak zor bu memlekette

Mesleğimi severek yapıyor(d)um. Hiç bir beklenti beklemeden sadece hoşuma gittiği ve beni daha iyi hissettirdiği için başladığım bu yolda, olayların gelişimi eğlence olarak yaptığım kod yazma eylemini benim için bir mesleğe dönüştürdü.

Zaten yapmaktan ve uğraşmaktan zevk aldığım yazılım artık benim mesleğim olmuştu. Ne güzel değil mi? Mesleğimi severek ve sıkılmadan yapıyordum ve büyük zevk alıyordum. Ne saat kavramım vardı ne de mesai kavramım vardı. 10 yıl boyunca sırtımda bilgisayarla gezdim. Her gittiğim yere onu da götürdüm. Aldığım işleri elimden geldiği kadarıyla kusursuz yapmaya çalıştım. Yıllık izinlerimde neredeyse hiç ayaklarımı uzatıp aldığım iznin tadını çıkaramadım. Otelde havuz başında güneşlenirken bile kod yazdığım yada acil müdehale etmek zorunda olduğum zamanlar oldu.

Peki şimdi ne oldu? Ne oldu da bu kadar keyif alarak yaptığım mesleğimden beni soğutmaya başladı.

Bir insan her şeyden anlayamaz

Mesleki hayatım boyunca belki de en çok bundan çektim. Eğer yazılcıysanız her şeyi bilmek zorundasınız. Tasarımı, yazılımı, server kurmayı, veritabanını, seo yu aklınıza gelebilecek bilişimle işlgili herşeyi bilmek zorundasınız. İş bu kadarla kalsa yine iyi yazılım dillerinden 2-3 ünede kendinizi ifade edecek kadar bilmeniz beklenir. Performansınız çok önemli değildir ne kadar çok işi ne kadar ucuz maliyetle yaptınıza bakılır.

Daha önce yaptıklarının bir önemi yokmuş

Meslekte belli bir yılım geçti, büyük ölçekli işlerin front end kısmında da back end kısmında da yer aldım.Bazı projelerde proje yöneticiliği de yaptım. Gerek daha önce yer aldığım projeler gerekse daha önce yaptığım işlerden gelen şahıs referansları ne kadar dolgun olursa olsun her başladığım yeni işte kendimi bir kez daha kanıtlamam bekleniyor. Diyelim ki kendini kanıtladınız bu seferde projenin bütün yükü omuzlarınıza biniyor. Yetmiyor projede yer alan diğer insanların nazını çekmek ve onları devamlı motive etmek asli göreviniz oluyor. Bazen o kadar saçma sapan ve alakasız sorunlarla boğuşuyor ki yapmam gereken asıl işi, keyif alarak yaptığım mesleğimi yapamaz oluyorum.

Mesai saatleri diye bir kavram gerçekten var mı?

Gerçekten mesai saati diye bir kavram var sanırım. Normal insanlar mesai saatleri bittiğinde şalteri indiriyor ve bir sonra ki mesai başlama saatine kadar kendi dünyalarını yaşamaya başlıyorlar. Ben hiç bir zaman o şalteri indiremiyorum, benim şalterim hep açık ve her an çalışmaya hazır. Yazılımcıysanız bu işe sadece meslek olarak bakamazsınız bu sizin yaşama tarzınızdır. Bunca yazılımcı arkadaş ile tanıştım, mesai saatlerim şunlar diyene daha rastlamadım. Yazılım mesleğinin doğasında var çünkü bu. Gece çalışma isteği, cafe de barda aklına takılan bir sorunu çözme isteği. Uykusuz geçen geceler ardından erken gidilmesi gereken ve neden sabahın köründe uykulu gözlerle gitmek zorunda olduğunu bir türlü anlayamadığın bir mesai. Bunu kimseye anlatamazsın ve işin kötüsü gece ne kadar çalışırsan çalış sabah işe geç kaldığında bunun hiç bir önemi kalmaz. Yöneticinden o saçma sapan tribi yersin ve bu ülkede neden yöneticilerin hiç bir şeyi yönetemedikleri gerçeğiyle bir kez daha yüzleşirsin.

İş yaptığın kişinin sürekli tacizi

Ailenle, arkadaşlarınla, sevgilinle konuşmadığın kadar iş vereninle konuşursun. Her gün aranırsın, her gün bir gelişme beklenir. Hatta bazısı o kadar ileri gider ki bir şeyler görmek ister back end kısımları yaptığını söylesende tatmin olmaz illa ki front end kısmını görmek ister. Çünkü çoğu kişi için işin yapılıp yapılamamasında ki asıl ölçüt fron end in ilerlemesidir, back end kısmını yazmak onları oyalamaktan başka bir şey değildir.

Sırtınıza binen çok olur

İş hayatında olan dertler yetmezmiş gibi bir de ahbap çavuş ilişkileri ile uğraşırsın. Yaptığınız iş bilgisayar tabanlı olup herkesin elinin altında bir bilgisayar olmasından mıdır bilemiyorum ama haftada en az 1 kere "Ya şu bizim siteye şöyle bir şey eklenecek 2 dakikalık iş yapıver", "İşte müşterileri kayıt edeceğim basit bir arayüz istiyorum halledersin sen" gibi sana beş kuruş bile kazandırmayacak garip diyaloglar kurmak zorunda kalırsın. Ücret istersen bozulurlar ve sen bir anda para göz olarak nitelendirilirsin. Onların isteklerini yapmak için hayatından vazgeçtiğin o zaman diliminin bir önemi yoktur yani. Şimdi merak ediyorum yıllardır benden hep bir şeyler isteyen ve harcadığım zamanın karşılığında bana hiç bir şey vermeyen bu insanlar benim için yada herhangi başka bir meslektaşım için bir saatini harcarmıydı?

Kafanın rahat olması nasıl bir şeydi?

Ofisten çıkıp eve gittiğinizde iş stresi bitmez. Bir yerler de arkadaşlarınızla otururken, film izlerken, sevgilinizle vakit geçirirken beyninizin arkaplanında devamlı, takıldığınız bir kod parçacığı yada algoritma yapısı döner durur. O kadar sistemsiz ve plansız projeler çıkar ki karşınıza bütün zamanınızı o işlere harcamak zorunda kalırsınız ve o işi o kadar çok kısmıyla tek başınıza mücadele edersiniz ki bir süre sonra işin tüm stresini üstünüze alırsınız

Sorun meslekte değil mesleği nerede yapmaya çalıştığında

Şuana kadar yazdığım hiçbir şey yazılım mesleğinden kaynaklanan sorunlar değil aslında. Sorun bu geleceğin mesleği olarak gösterilen işi üçüncü dünya ülkesi olan ülkemizde yapmaya çalışmak. Bu ülkenin yazılımcıya karşı öyle ön yargıları ve tuhaf dürtüleri var ki. İşi alman bir dert, işi aldın diyelim teslim etme süresince yaşadıkların tam bi tiyatro, teslim ettin diyelim parayı istemen bir dert alman başlı başına bir başarı öyküsü. "altı üstü iki kod yazıyorsun" mantığı artık yer etmiş. Benim okuduğum onca makalenin, yaptığım önce işin, uykumdan vazgeçip çalıştığım onca saatin, harcadığım zamanın insanlar gözünde ki değeri "altı üstü iki kod yazıyorsun"...

İnsan severek yaptığı bir işten kaytarmaz ama...

Ben şu ana kadar hiç işinden kaytarmanın yolunu arayan yazılımcı görmedim. Bir insan zaten zorla ya da aile baskısıyla yazılımcı olamaz. Eğer bir insan yazılımcılık mesleğini seçtiyse emin olun bu mesleği sonun kadar yapar ama çevre koşulları bazen bu mesleği yapmamıza engel oluyor.

Yazılımcı özgür olmalı, özgür olmalı ki üretebilsin, verimli olabilsin. İşe giriş çıkış saatleri olmamalı. Haftada belirli bir çalışma saati uygulamanız yeterli (35-45 saat arası) belki bir kısım yazılımcılar gece çok iyi kod yazıyordur veya gündüz biraz yaşayıp nefes alıp gecelemek istiyordur işinde. Bu yöntemi uygulayan global yazılım ve teknoloji firmaları enayi ya da işi bilmediklerinden değil herhalde? Verimliliği, motivasyonu ve personel sadakatini artırdığı için.

İşgücünü lütfen bir sermaye olarak görün artık. Ofisinize nasıl bakım onarım yapıyorsanız, ofisiniz nasıl taşınmaz sermaye ise, lütfen personelleri de sermaye olarak görün, bakımını, onarımını yapın, ilgilenin.

Bundan sonra ki yazacaklarım sektöre yeni girmiş yada girecek arkadaşlara. 
Elinizde ki tüm imkanı zorlayın ve belli bir tecrübe kazandıktan sonra yurt dışına çıkmanın yollarını arayın. 
Yıllarınızı verdiğiniz, kafa patlattığınız, bir sürü şeyden fedakarlık yaparak öğrendiğiniz bu mesleği değeri ve değerinizi bilecek bir yerde yapın.
Eğer ben yurt dışına çıkamam veya bu mesleği burada yapmak istiyorum diyorsanız kendi çevrenizi ve ağınızı güçlendirin. 
Nerede çalışırssanız çalışın, ne iş yaparsanız yapın ama freelance kültürüne sahip çıkın.Freelance tarafınızı hep güçlü tutun orası ile bağınızı hiç koparmayın.
Dil konusunda katı görüşleriniz olmasın. Java, C#, Python, PHP, Asp.NET vs... Her dilin kendine göre güçlü ve zayıf olduğu kısımlar ve platformlar vardır. Takım tutar gibi dil taraftarlığı yapmayın. Bir dilde uzmanlaşın ama fanatikliğini yapmayın. 
Unutmayın ki Türkiye'de önemli olan maalesef bir işin çok iyi olmsı değil bir şekilde hızlı ve ucuz hatta mümkünse bedava olması. "Ayağımı yerden kessin yeter" kafasında olan müşteriler ve işverenler bir gün sizede böyle bir yazı yazdırabilir. :)


Bu konu ile ilgili şahane bir yazıda şu link te. Mutlaka okumanızı tavsiye derim.